Travmatik yaşantının bilinç dışında nasıl kaydolduğunu terapistim şöyle tanımlamıştı:
“Kolunun kesildiğini ve bir çekmeceye konduğunu düşün. Hatırlamak çekmeceyi açmak gibidir. Kolu alır canlı canlı dikmeye, oradaki anıyı işlemeye başlarsın. Bu kolun canlı canlı dikilmesi gibidir. Yorar ve canını acıtır.”
Tam olarak böyleydi. Hatırlama süreci alabildiğine yorucu ve hırpalayıcıydı. Bazen yerimden kalkamayacak, işe gidemeyecek kadar bitkin hissettiğim oldu. Bazen hayata dair 30 yıllık bilgim yok olmuş küçük bir çocukmuşum gibi hissettim. Bazense hayat bir bütün olarak zorladı beni. Bu sebeple böyle bir süreçten geçerken yalnız kalmamak, çeperimizde destek alabileceğimizin dostların varlığı çok önemli.
Cinsel istismara dair ilk emaraler, bende baş dönmesi ve denge kaybıyla ortaya çıktı. Ancak bunun cinsel istismar ile bağını kurmam tam 1 yıllık bir terapi sürecini aldı. Öncesinde ise ergenlikle birlikte, şiddetli regl ağrısı, bayılma ve ardından kusma şeklinde yaşadım her regl dönemini. Bu bağı keşfettiğimden beri regl ağrısı yaşamıyorum. Geçmeyen ve biyolojik nedeni olmayan sistit ağrılarımın ise travmatik bir sebebe işaret ettiğini şimdi anlayabiliyorum.
İşin ironik kısmı ben hep kendimi kırılgan ve sık hastalanan bir insan zannederdim. Ancak ağrıların ve acıların kökenini bulmak bu acıların geçmesini de birlikte getiriyor. Şimdi anlıyorum aslında ne kadar dirayetli ve güçlü olduğumu. Bir çok insanın da bu gücü içerisinde taşıdığını ve farketmediğini düşünüyorum.
İçinizdeki gücü bulabilmeniz dileğiyle.